Bretton Woods sisteminin çökmesi ve ardindan yasanan petrol soklarinin neden oldugu ekonomik krizlere Büyük Buhran sonrasi revaçta olan Keynesyen Iktisat politikalari tarafindan çözüm bulunamamistir. Keynesyen politikalar uygulandigi süreçte devletin ekonomi üzerindeki agirliliginin artmasi bu dönemde yasanan krizlerin en önemli sebebi olarak algilanmistir. Bu sok ve kriz dalgasindan sonra yeniden Klasik Iktisada dönüs olarak nitelendirebilinecek adimlar devlet tarafindan atilmaya baslanmis ve devletin ekonomi üzerindeki agirligini azaltmak için büyük çapli özellestirmelere baslanmistir. Özellestirmenin planli olarak baslandigi ilk ülkelerden birisi Ingiltere olmasina ragmen özellestirme dalgasi kisa zamanda dünyanin diger ülkelerine de yayilmistir. Bu dalgadan nasibin alan ülkemizde özellestirme kavrami özellikle 1980’lerden sonra gündeme gelmis ve tartismalari günümüze kadar artarak devam etmistir. Özellestirme genel itibariyle, kamu mülkiyetinde olan bir varligin özel sektöre aktarilmasidir. Dünyada bugüne kadar 3 trilyon ve ülkemizde ise 1985-2015 yillari arasinda 66 milyar dolara yakin özellestirme uygulamasi yapilmistir. Bu özellestirme uygulamalari ile devlet bütçesi üzerindeki yüklerden kurtulmak, serbest piyasa ekonomisinin genislemesine olanak saglamak ve ayrica sermayeyi tabana yaymak amaçlanmaktadir. Bu çalisma ile dünyada ve ülkemizde özellestirme tarihi hakkinda bilgiler verilmis, özellestirmenin yararlarindan ve sakincalarindan bahsedilmis ve son olarak özellestirme uygulamalarinin algisina yönelik bir alan arastirma yapilmistir. Arastirma Özellestirme Idaresi Baskanliginda çalisan 184 kisiye yönelik bir anket çalismasi seklindedir. Anket çalismasi sonuçlarina göre, özellestirme uygulamalarina verilen önemin bes üzerinden 4,5 gibi yüksek bir deger aldigi ve Özellestirme Idaresinin performansinin ise ayni sekilde bes üzerinden 3,7 gibi ortalamanin biraz üzerinde oldugu tespit edilmistir.

Bretton Woods sisteminin çökmesi ve ardindan yasanan petrol soklarinin neden oldugu ekonomik krizlere Büyük Buhran sonrasi revaçta olan Keynesyen Iktisat politikalari tarafindan çözüm bulunamamistir. Keynesyen politikalar uygulandigi süreçte devletin ekonomi üzerindeki agirliliginin artmasi bu dönemde yasanan krizlerin en önemli sebebi olarak algilanmistir. Bu sok ve kriz dalgasindan sonra yeniden Klasik Iktisada dönüs olarak nitelendirebilinecek adimlar devlet tarafindan atilmaya baslanmis ve devletin ekonomi üzerindeki agirligini azaltmak için büyük çapli özellestirmelere baslanmistir. Özellestirmenin planli olarak baslandigi ilk ülkelerden birisi Ingiltere olmasina ragmen özellestirme dalgasi kisa zamanda dünyanin diger ülkelerine de yayilmistir. Bu dalgadan nasibin alan ülkemizde özellestirme kavrami özellikle 1980’lerden sonra gündeme gelmis ve tartismalari günümüze kadar artarak devam etmistir. Özellestirme genel itibariyle, kamu mülkiyetinde olan bir varligin özel sektöre aktarilmasidir. Dünyada bugüne kadar 3 trilyon ve ülkemizde ise 1985-2015 yillari arasinda 66 milyar dolara yakin özellestirme uygulamasi yapilmistir. Bu özellestirme uygulamalari ile devlet bütçesi üzerindeki yüklerden kurtulmak, serbest piyasa ekonomisinin genislemesine olanak saglamak ve ayrica sermayeyi tabana yaymak amaçlanmaktadir. Bu çalisma ile dünyada ve ülkemizde özellestirme tarihi hakkinda bilgiler verilmis, özellestirmenin yararlarindan ve sakincalarindan bahsedilmis ve son olarak özellestirme uygulamalarinin algisina yönelik bir alan arastirma yapilmistir. Arastirma Özellestirme Idaresi Baskanliginda çalisan 184 kisiye yönelik bir anket çalismasi seklindedir. Anket çalismasi sonuçlarina göre, özellestirme uygulamalarina verilen önemin bes üzerinden 4,5 gibi yüksek bir deger aldigi ve Özellestirme Idaresinin performansinin ise ayni sekilde bes üzerinden 3,7 gibi ortalamanin biraz üzerinde oldugu tespit edilmistir.

Arastirma, Z-skor yönteminin finans sistemine uygulamayi teorik ve pratik açidan tartismayi amaçlamaktadir. Açiktir ki, bankadan borç almis herhangi bir isletmenin finansal durumu ne kadar iyi olursa, bir o kadar da kredi riskleri azalacaktir. Bu açidan borç almak isteyen herhangi bir isletmenin durumunun tahmini, günümüzde bankalar için çok önemli bir meseleye dönüsmüstür. Bu bakimdan iktisat literatüründe farkli yaklasimlar mevcuttur. Makalede bu yaklasimlardan en genis kullanilan Altman metodolojisi ve ilgili görüsler açiklanmaktadir.